Üçüncü filmi Acı Aşk’ta izleyiciyle buluşan Ezgi Asaroğlu:
“Aşk bazen acı da olabiliyor tabii, ama böyle öğreniyoruz”
Ezgi Asaroğlu’nun seyirciyle ilk tanışması 2004 yılında “Bir Dilim Aşk” adlı televizyon dizisiyle oldu. Sonrasında “Zor Karar”, “Kızlar Yurdu”, “Menekşe ile Halil”, “Hatırla Sevgili”, “Gece Sesleri”, “Binbir Gece” gibi dizilerde çeşitli karakterleri oynadı.
Yurtdışındaki birçok festivalde ödül üstüne ödül alan “For a Moment Freedom”daki Jasmin rolüyle geniş ekrana ilk adımını atan Ezgi Asaroğlu sonrasında bir daha sinemadan kopamadı. Ekim ayında Cansel Elçin imzalı “Kampüste Çıplak Ayaklar”daki Deniz ve şimdilerde Taner Elhan’ın yönettiği “Acı Aşk”taki Seda rollerinin üstüste gelmesiyle sinemada kalıcı olacağını gösterdi.
Sinema oyunculuğuna bakışını Çehov’dan yola çıkarak “Sanatın üzerine çalışmak istiyorsan, önce hayatın üzerine çalış” sözleriyle özetleyen ve kendi hayatının içine yerleştirdiğini söyleyen Ezgi Asaroğlu ile “Acı Aşk”taki rolünü ve Türk Sineması’nın bugününe bakışını konuştuk.
Söyleşi: Ebru Altın
Ebru Altın: Bir Dilim Aşk isimli televizyon dizisiyle gerçekleştirmiş olduğunuz çıkışınıza kısa sürede çeşitli dizi ve reklam filmlerini de ekledikten sonra şu aralar sinema alanındaki üçüncü uzun metraj filminizdeki performansınızla sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanıyorsunuz. Sizi daha yakından tanımak isteyen okurlarımız için biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ezgi Asaroğlu: İzmir’de doğdum ama çocukluğum Ankara ve daha çok da İstanbul’da geçti. Hepsinin kültürel karışımı var bende diyebilirim… Geleneksellikten uzak, çağdaş, hoşgörülü, topluma ve çevreye duyarlı, dünyaya açık, sevecen bir ailede büyüdüm. Sanata ilgili ve severek yapılan işlerin her zaman daha yaratıcı olduğuna inanan insanlar oldukları için, işimde de her zaman desteklerini hissediyorum. For a Moment Freedom ve Kampüste Çıplak Ayaklar‘dan sonra, şimdi de Acı Aşk‘ı insanlarla paylaşacak olmanın mutluluğunu yaşıyorum bu aralar. Bence işin en güzel kısmı da bu, paylaşmak…
E.A: Acı Aşk; ihanet ve entrika temalarıyla örülü bir aşk hikayesini konu alıyor. Peki siz bu hikayenin tam olarak neresindesiniz?
E.A. Orhan‘ın hayatına giren üçüncü kadın Seda olarak hikayenin içindeyim. Tıpkı Orhan gibi seyircinin de Seda‘yla beklemedikleri bir anda karşılaşmasını istiyorum, bu yüzden fazla detay vermekten kaçıyorum.
E.A: Sinemaseverler sizi nasıl bir karaktere bürünmüş olarak izleyecekler? Bize biraz canlandırmış olduğunuz karakterden bahseder misiniz?
E.A. Seda renkli bir karakter; özgüveni oldukça yüksek, cüretkar, kışkırtıcı, zeki, sınırları zorlamayı seven, gözü kara… Filmde gizemli bir duruşu var Seda‘nın. Bu da hoşuma gidiyor açıkçası.
E.A: Sizi böylesi bir projeye çeken ne oldu?
E.A. Her şeyden önce, senaryonun üslubu ve niteliği çok etkileyiciydi. Bir sonraki sayfada ne olacağını merak ettiğiniz için bir türlü elinizden bırakamadığınız romanlar okuduysanız, senaryoyu nasıl okuduğumu anlarsınız. Üstelik canlandırmamı istedikleri karakteri de, karakterin hikayedeki var oluş biçimini de çok sevdim; Seda‘yı canlandırmanın çok eğlenceli olacağını düşündüm. Yönetmenimiz Taner Elhan da daha karşılaşır karşılaşmaz insana güven veren, sakin, ne istediğini bilen ve bunu iyi ifade eden, her konuda sohbete tat katacak derinlikte, hoş sohbetli, güler yüzlü bir insan. Seti ve ekibi de aynı kendisi gibiydi. Daha başka ne isteyebilirdim ki? J
“Film, doğu ve batının sentezi gibi… Olay örgüsüyle şaşırtırken; ilişkilere, aşka, tutkuya ve bunların sınırlarının nereye kadar zorlanabileceğine dair de düşündüren bir film. İzlerken zaman hızlı geçecek bence.”
E.A: Çekimleri nerelerde yaptınız ve ne kadar sürdü?
E.A. Benim tüm sahnelerim İstanbul’daydı. İki haftalık çekim programında sahnelerimin dağılımı da dinlenmeme olanak sağlar nitelikteydi, oldukça rahat çalıştım.
E.A: Filmin çekimleri sırasında ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
E.A. Ekip çok profesyoneldi, hiçbir zorluk veya aksilikle karşılaşmadım.
E.A: Acı Aşk‘ın setinde olmak nasıl bir duyguydu?
E.A. Takım ruhuydu. Çünkü herkes senaryoya inanıyor, ortaya çıkacak film için ortak bir heyecan ve merak taşıyordu.
E.A: Sette doğaçlamaya ne kadar izin veriliyordu?
E.A. Açıkçası doğaçlamaya gerek kalmadı çünkü senaryodaki diyaloglar gerçekten çok iyi ve son derece netti.
E.A: Sinema sizin için ne ifade ediyor? Sinema mı yoksa dizi mi diye bir seçenek sunmuş olsaydık hangisinden yana tercih kullanırdınız?
E.A. Sinemada veya televizyonda fark etmez, sonuçta yaptığım şey yine oyunculuk. İkisini de yapmaktan zevk alıyorum ve aynı özeni gösteriyorum. Çehov’un “Sanatın üzerine çalışmak istiyorsan, önce hayatın üzerine çalış” diye sevdiğim bir lafı var. Buradan yola çıkarak bunun bir süre sonra hayatınızın içine yerleştiğini söyleyebilirim. Oyunculukta “eve iş getirmemek” gibi bir durum söz konusu olamıyor.
E.A: Türk sinemasının bugünkü durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Size göre iyiye gidiyor mu yoksa?
E.A. Tabi ki kendi içinde bir takım gelişmeler gösteriyor. Kişisel başarılarıyla yurtdışında adlarından bahsettiren yönetmenlerimizle de gurur duyuyorum. Ama hala dünyada “Türk Sineması” olarak kendimize özgü bir sinema dilimiz yok. Endüstrileşememiş olmanın yanında, bence en büyük sıkıntı yaratıcılık konusunda.
E.A: Son zamanlarda yapılan Türk filmlerinden beğendikleriniz neler?
E.A. Nuri Bilge Ceylan, Ferzan Özpetek, Fatih Akın, Reha Erdem, Yeşim Ustaoğlu, Zeki Demirkubuz, Semih Kaplanoğlu …vs. gibi yönetmenlerin filmlerini takip ediyorum.
E.A: Yeni bir senaryoyu elinize ilk aldığınızda bir oyuncu olarak nasıl değerlendirirsiniz?
E.A. Her şeyden önce senaryoyu rahat okuyup okuyamadığıma bakarım, diline ve diyalogların doğallığına…
E.A: Tekrardan filme dönecek olursak eğer Acı Aşk‘da favorim diyebileceğiniz bir sahneniz var mı?
E.A. Ben böyle bir ayrım yapamıyorum, ama belki seyirci bir favori sahne seçer, kim bilir…
E.A: Filmi sizin için özel yapan detaylar bulunmakta mıydı?
E.A. İçinde olduğum her film; hikayenin, karakterlerin ve çalıştığım ekibin farklı olması nedeniyle benim için özeller.
E.A: Acı Aşk‘ta seyirciyi ne bekliyor?
E.A. Film, doğu ve batının sentezi gibi… Olay örgüsüyle şaşırtırken; ilişkilere, aşka, tutkuya ve bunların sınırlarının nereye kadar zorlanabileceğine dair de düşündüren bir film. İzlerken zaman hızlı geçecek bence.
E.A: Filmin adından yola çıkarsak eğer sizce aşk gerçekten acı verir mi?
E.A. Aşk bazen acı da olabiliyor tabii, ama böyle öğreniyoruz…
E.A: Yönetmeniniz için neler söyleyebilirsiniz?
E.A. Onunla tanışmış olmaktan dolayı çok mutluyum. Çok sevdiğim bir insan olmasının yanında, ileride yapacağı işleri de merakla bekleyeceğim yetenekli bir yönetmen.
E.A: Beğendiğiniz ya da çalışmak istediğiniz yönetmenler var mı?
E.A. Michael Haneke, Lars Von Trier, Ingmar Bergman, Kim Ki-Duk, Jean Luc Godard, Stanley Kubrick, Jim Jarmush, Coen Kardeşler, Gus Van Sant, Woody Allen, Michelangelo Antonioni, Krzylof Kieslowski, Steven Soderbergh, Alejandro Gonzales, Pedro Almodovar … say say bitmez. Daha izleyeceğim çok film, keşfedeceğim çok yönetmen var. Aynı şey çalışmak istediğim yönetmenler için de geçerli.