Yönetmen Harun Özakıncı
Oyuncular Harun Özakıncı, Duygu Urak, Serhat Saylan, Ersin Aycan, Merve İldeniz, Yelda Günay, Aksona Mehmet, Süslü Celal, Mahmut Apak, Mahmut Kocadon, Oğuz Kutsi Akhan, Şöhret Neco, Erim Salgür, Emine Bar, Fatma Satı, Beysun Özbek
Senaryo Harun Özakıncı
Yapımcı Fırat Uğurlu
Görüntü Yönetmeni Bünyamin Başar
Kurgu Ender Özyer, İsmail Akbulut
Sanat Yönetmeni Fatma Top
Özgün Müzik Barış Kırımşelioğlu, Bazuki Orhan
Yapımcı Şirket Metafor Film
Türkiye Dağıtımı CineGroup
Gösterim Tarihi 22 Mayıs 2009
Hadigari Cumhur Filmi Yapım Bilgileri
Bir Bodrum dersi…
Cumhur’un babası tek geçim kaynağı olduğu için mandalina ve zeytin bahçesini Cumhur’a bataklık olduğu, işe yaramadığı ve mal bölünmemesi içinde deniz kenarındaki araziyi Cumhur’un ablasına miras bırakmıştır…
Seksenli yıllardan sonra yörede patlayan turizm, Cumhur’un ablası Asiye ile evlenen damat Ethem’in kaderini değiştirmiş ve Cumhur’u delirtmiştir…
Turizm acenteleri ile anlaşan damat Ethem, işe yaramaz diye bırakılan eşine ait denize sıfır araziyi mütevazi üç yıldızlı otel haline getirmiş, mütevazi hayatına devam etmektedir…
Cumhur’un tek varlığı narenciye bahçesi ve bahçe içindeki evden bozma pansiyon işletmeciliği, birde Bodrum’un en işlek yerinde küçücük berber dükkanıdır…
Kahramanımız Cumhur, ablasına bırakılan araziyi eline geçirmeyi namus davasından farksız görmektedir.
Paraya, kadına, kıza çok düşkün olan Cumhur, ablası ve eniştesine huzursuzluk vermek için her türlü yolu dener. Eniştesi Ethem’in otelinin su kuyusuna sabote etmekten, otelde kalan müşterileri otele yaptığı ani baskınlarla korkutmaya kadar her saçmalığı deneyerek kendini rahatlatmaktadır. Çünkü yapabileceği başka hiçbir şey yoktur.
Bodrum’un en işlek caddesinde, babadan kalma küçücük dükkanında, gene babadan kalma berberlik mesleği ile uğraşır gözüken Cumhur, hiçbir iş yapmayan aylağın tekidir esasında…
Bankalar bu işlek caddedeki bu küçük dükkanı çok iyi fiyatla kiralayıp bankamatik yapmak isterler. Kuyumcular, döviz büroları, turizm şirketleri ofis ve dükkan olarak kiralamak isterler ve çok iyi tekliflerde bulunurlar.
Cumhur’un derdi ise bir otele ve otel içindeki turist kadınlara sahip olmak, enişte Ethem ile bitmeyen kavgaya devam etmek, enişte Ethem’i dize getirmektir…
Bunun içinde küçücük dükkanının çok değerli olduğunu düşünür ve çok yüksek fiyata satmak ister. Çünkü dükkanını satarak alacağı arazi ile bir otel sahibi olacağına inanmaktadır. Almak istediği arazi ablasının ve eniştesinin arazisinin hemen yanındaki boş arazidir. Cumhur’un planı şudur; Dükkanını satacak ve araziyi satın alıp üstüne otel yapıp eniştesi ve ablasına rakip olup, onların işini bozup belki de tekrardan malına sahip olacaktır.
Eniştesi ve ablası Bodrum’un en saygın işletmecileridir. Başarılı ve düzenli hayatları sadece çalışmak ile geçer. Eniştesi ve ablasının bu düzenli hayatları ve maddi güçleri kahramanımız Cumhur’un neredeyse hayat garantisidir. Eniştesi Ethem’in belediyeden, askeriyeye kadar saygı görmesi Cumhur’unda herkes tarafından idare edilmesi demektir. Yaşadığı yöredeki polis, maliye, zabıta, Cumhur’a eniştesinin hatırı için resmen torpil geçer, kayırır. Bütün bunlardan habersiz ve inatçı Cumhur, düzensiz hayatına devamlı şahit ve ortak arar.
Cumhur’un en samimi arkadaşı İpraam, babadan kalma arazisini İstanbullu bir işletmeciye sosyetik plaj olarak satar… İpraam’ın hayatıda diğer malını satanlar gibi değişmiştir… Cumhur’un derdi daha da büyür… En samimi arkadaşı İpraam ile aylak aylak dolaşamaz, enişte Ethem’in oteline saldıramaz artık…
Bodrumdaki bütün kadınların mal sahibi olduğu saplantısı ile yaşayan Cumhur’un karısı Kübra’nın öksüz olması, babadan kalma hiçbir malı olmaması ve eşi Kübra’nın çocuğunun olmaması Cumhur için ayrı bir cehennem hayatıdır…
Cumhur’un evden bozma pansiyonunda kalan Nejat ruh hastasıdır. İstanbul’da yaşadığı her güne lanet eden Nejat ilk karısından ayrılmış ikinci eşi ile Bodrum’a yerleşerek Bodrum’da hediyelik eşya dükkanı açarak Bodrum’da yaşamak ister. Mazereti de büyük şehirlerde yaşamak artık ölümdür.
Ve yaz sezonunun başında Cumhur pansiyona yeni bir müşteri gelir… Ankara’da arkeoloji okuyan Duygu okul bitirme tezi hazırlamak için Bodrum tarihçesini araştıracak yıkıntılar arasında Cumhur’un hayatını değiştirecek bir Bodrum dersi hazırlayacaktır…
Kimdir bu Cumhur?
Bir Bodrumlu ile tanışırsanız zekasına dikkat edin…
Test etmek içinde muhabbeti ilerletince bir fıkra anlatın…
Fıkranız çok sıradan olabilir… Önemli değil bu…
İsterseniz hocanın göle maya çalma fıkrasını anlatın… Ama anlatışınızı farklılaştırın…
Eğer biraz vücut hareketi, bir bakış, bir ses tonu katma değeri ile anlattıysanız fıkranızı, öyle bir güler Bodrumlu, öyle bir gözlemler ki hareketlerinizi, verdiğiniz bütün emeğin karşılığını alırsınız…
Kendinizi şovmen hissedersiniz…
Aynı fıkrayı, aynı şekilde birde yaşadığınız şehirde anlatın…
İnanın çok zor duruma düşersiniz…
Ya da bir adres sorun Bodrumluya…
Bu seferde onun anlatışını gözlemleyin…
Önce sorunuza soru ile cevap verir zaten…
”Sen nereden geliyon önce onu bi anlat hele” der…
Cevap verirseniz mutlaka cevabınızdan da bir şey yakalar muhabbeti uzatır…
Ve hiç sıkılmazsınız… Badı güdü badı güdü anlatır durur, öyle enteresan ve izlenir üslupları vardır ki, gözünüzü alamazsınız…
Aksanları mutlaka hoşunuza gider… Biraz hızlı konuşurlar önce zorlanırsınız ama anlatmaları ve aksanlarına doyamazsınız…
Hızlı konuşmalarının sebebi de zekalarıdır…
Sıradan muhabbeti bile iğnelemeler, benzetmeler, hafif dokundurmalarla öyle bir süslerler ki (Unutmayın Neyzen Bodrumludur) her yerde o tanıştığınız Bodrumluyu anlatırsınız…
Cevat Şakir, Mavi Sürgün kitabında “İstanbul’da herkes kendi açtığı tünelde kendi cılız ışığıyla amaçsız yaşıyor, buradaki insanlar Derya” der…
Şunu anlatmaya çalışıyorum… Bence bütün Ege’de zeki insan enflasyonu vardır…!!!
Çok zekidirler…
İyi kötü bir şeyler okumuşlardır…
Hele hele sahil kesimindekiler birkaç lisan konuşurlar… Yaz desen yabancı dilde mektup yazamazlar belki ama çok iyi konuşurlar… Gramer falan bilmezler… Ama gene de konuşurlar…
Bizim Cumhur yaşayan biri değil… Konsantre bir karakter… Bazen yemekte katkı… Bazen yemeğin kendisi…
Daha doğrusu “Cumhur“ bir isim değil bir “sıfat” dır neredeyse…
Cumhur ya da Cumhurluk gibi…
“Hayta – Haytalık”, “Fırlama – Fırlamalık”, Avere ve Averelik gibi düşünün Cumhur ve Cumhurluğu…
Bir Bodrumlu erkek Cumhur değilse değildir ve meselede yoktur… Gayet normaldir, başarılıdır, sağlıklıdır, ne istediğini bilen bir Bodrumludur…
Mutlu mutlu, azıyla çoğuyla, acısıyla tatlısıyla kabullenerek yaşar hayatını…
Eğer bir Bodrumlu erkek Cumhur ise bu bir meseledir…
İklimin, yiyeceklerin ve sosyal hayatın etkisi ile normal erkeklerde bazen Cumhurlaşabilirler Bodrum’da…
Bir Cumhur ya hep Cumhur olarak yaşar ve Cumhur olarak ölür, bundan asla haberdar değildir… Ve bizim konumuz budur…
Ya bazen, gün içinde birkaç saat Cumhurlaşır, ne bok yediğini anlar tekrar normale döner…
Ya da bir ara, hayatının belli döneminde, birkaç yıl Cumhur olmuştur, sonra zarar görüp bırakmıştır Cumhurluğu…
Biz filmde Cumhurluktan kurtulamamış bir Cumhur’u anlatıyoruz… Bizim Cumhur, Cumhur doğmuş Cumhur ölecek…
Bizim Cumhur’un zekası da yukarıda anlattığım kadar parlaktır…
Kandıramazsınız Cumhur’u kolay kolay…
Zaten kandıracak kadar, Cumhur’u ikna edecek kadar konuşturmaz sizi Cumhurlar…
Konuşmaya başlarsınız, o sizden alır muhabbeti öyle yerlere götürür ki, fikriniz değişir Cumhurla ilgili… Ya zekasını görür vazgeçersiniz planınızdan, ya da sever gene vazgeçersiniz yapacağınızdan…
Cumhurluğun ilk göze batan durumu Avarelik – Beyhudelik ve Tembelliktir dedik… Bunu biraz daha açalım…
Birşey icat edecek kadar zeki olan Cumhurların mazereti bitmez…
Bu da Cumhurluk demektir zaten…
Ya su akmıyordur, ya hava bozmuştur, ya trafik sıkışmıştır, ya karısının hastalığı nüksetmiştir, ya çocuklar küçüktür büyümeleri lazımdır…
Tembelliğine kılıftır mazeretleri…
Üşenmese tahsil yapsa, benim diyen mühendisi cebinden çıkartacağı gibi kendi ekolü ve kuramları olur, üstüne mühendisliğe ivme kazandırır… Ama gel gör ki tembeldir bütün Cumhurlar…
Cumhur olmanın ikinci ve en büyük özelliği Güdüleridir…
Kadına kıza olan zaafları inanılmazdır…
“İnanılmazlık” çok vahim durumda olmalarında değil, aksine kadının en güzelini en cazibelisini elde etmeyle ilgili en ufacık sorunları olmamasındadır…
On dakikada operasyon tamamdır…
Ya beş dakika içinde alır götürür kadını kızı, ya da kadının gönlü yoksa (ki çok zor bir ihtimaldir bu) yedi dakika sonra kalkar gider masadan… Hiç boşa vakit harcamaz… Umurunda da olmaz…
Bu kadar kafasında sorun yaratmayan, bu kadar basit bir işi yaşam amacı yapan Cumhurlar, aç kurt gibi o kadından bu dansöze, o dansözden şu turiste, şu turistten bu konsomatrisin peşinde ülke ülke, pavyon pavyon, şehir şehir dolaşır durur… Hem de evde karısı varken yapar bütün bunları…
Zaten bekarken yapsa Cumhur denmez, Cumhurlara…
Para konusunu asla halledemeyen Cumhurlara, Bodrum’u tarla gibi arazisi ile verseniz bir haftada yerler daha da yok mu derler…
Dansa dans, sirtakiyse sirtaki, dalgıçlıksa alasını yapan Cumhurlar için para, harcanırken su gibi harcanır, yokken de tek amaç ve tutkudur…
Yukarıda bahsettiğim gibi para yoksa mutlaka mazeretleri vardır… Zaten bir Cumhur’un çalışarak para kazanması mümkün değildir… Buda en büyük kaostur… İşini, sanatını son derece iyi yapan Cumhurlar, öyle bir yerden fire verir, öyle bir yerde saçmalarlar ki geriye kalan beyhudeliktir, avareliktir, amaçsızlıktır…
Çünkü Cumhurların en büyük eksikliği kararları yoktur…
Ne yapacaklarının kararı yoktur Cumhurlarda… Güdüleri ile sadece denerler. Mutlaka ve mutlaka yanılırlar…
Mesela Bodrum’da doğup büyüyen Cumhurlar, Bodrum’u sıradan bir yer sanarlar…
Bodrum bu kadar güzelse oralar nasıldır Allah bilir diye Bodrum’da tanıştıkları Helgalarla, Elizabethlerle evlenip, yurtdışına gider, altı ay sonra boşanıp geri dönmek için Fish and Chipslerde garsonluk yaparlar, dönerken de o Helgaları – Elizabetleri “sizin yüzünüzden oldu, ne len bu öğlen vakti hava kararıyor zaten” diye bir güzel döverler ve Bodrum’a dönerler… Dönünce de bir daha gidenin anasını avradını diye anlatır dururlar…