Yönetmenler David Moreau Xavier Palud
Oyuncular Jessica Alba, Alessandro Nivola, Parker Posey, Rade Serbedzija, Fernanda Romero, Rachel Ticotin, Chloe Moretz
Senaryo Sebastian Gutierrez
Yapımcılar Don Granger, Paula Wagner
Görüntü Yönetmeni Jeff Jur
Prodüksiyon Tasarımı James H. Spencer
Kostüm Tasarımı Michael Dennison
Kurgu Patrick Lussier
Özgün Müzik Marco Beltrami
Yapımcı Stüdyo Lionsgate Pictures, Paramount Vantage
Türkiye Dağıtımı Warner Bros. / Fida Film
Gösterim Tarihi 29 Şubat 2008
Göz – The Eye Yapım Bilgileri
Sana ait olmayan gözlerle gördüklerine ne kadar inanabilirsin!…
Sydney Wells (Jessica Alba) Los Angeles’ta yaşayan başarılı, bağımsız bir konser viyolonistidir. Çocukluğunda yaşadığı trajedi, görme yeteneğini kaybetmesine neden olmuştur. Hikâyenin açılışında, Sydney hayatı boyunca beklediği çifte kornea nakli ameliyatı geçirerek görme yeteneğine kavuşur. Ameliyattan sonra Sydney göz doktoru Dr. Paul Faulkner (Alessandro Nivola)’ın yardımı ve ablası Helen (Parker Posey)’in desteğiyle tekrar görmeyi öğrenir.
Ancak Sydney’in mutluluğu kısa ömürlü olacaktır; karanlık ve korkutucu imgeler, açıklanamaz bir şekilde genç kadına musallat olur. Bu görüntüler ameliyatın geçici bir yan etkisi midir, Sydney’in zihninin görmeye alışırken verdiği tepki midir, hayal gücünün bir ürünü müdür yoksa korkutucu derecede gerçek midir? Ailesi ve dostları, genç kadının akli dengesinden şüphe ederken, Sydney isimsiz göz donörünün, sadece kendisinin görebildiği korkunç bir dünyaya kapı açtığına ikna olur.
Lionsgate and Paramount Vantage’ın sunduğu, Göz / The Eye algı ve gerçekliğin sınırlarını test eden, kanınızı donduracak bir doğaüstü gerilim. Uluslararası popülarite kazanmış gerilim filmi Onlar / Them’in yönetmenleri David Moreau ve Xavier Palud’un yönettiği, Göz / The Eye’ın başrollerinde Jessica Alba, Alessandro Nivola, Parker Posey ve Rade Serbedzija var. Göz / The Eye’ın yapımcılığını Paula Wagner ve Don Granger, yönetici yapımcılığını ise Mike Elliott, Peter Chan, Roy Lee, Doug Davison, Michael Paseornek, Peter Block, Tom Ortenberg, Michelle Manning ve Darren Miller üstleniyor.
Yapım Hakkında
Hücresel Hafıza: Nakil yapılan hastaların vericinin özelliklerini sergilemesi olgusu
Neyin gerçek olduğuna nasıl karar veriyoruz? Gözlerimizin bizi yanıltmadığından, nesneleri oldukları gibi gösterdiklerinden emin olabilir miyiz? Gördüğümüzün gerçekten orada olduğunu nasıl biliyoruz? Her yıl 30.000’den fazla Amerikalıya kornea nakli yapılıyor ve bu ameliyat hızla yaygın bir işlem hâline geliyor. Peki ama ya beklenmedik bir şey meydana gelirse? “The Eye / Göz” böyle bir ameliyat geçirdikten kısa süre sonra yeni gözlerin kendine beklediğinden çok daha fazlasını getirdiğini anlayan genç kadın Sydney Wells’in başına gelen korkunç olayları işliyor.
“The Eye/ Göz”ün başkarakteri Sydney Wells sinemanın tipik kadın kahramanlarından değil. Çocukluğunda geçirdiği trajik bir kaza sonrasında iki gözü de kör olan Sydney güzeldir, kendine güvenmektedir ve engeline rağmen Los Angeles’ta başarılı bir konser kemancısı olarak mutlu ve doyurucu bir yaşam sürmeyi başarmaktadır. Ablasının ısrarıyla görüşünü geri kazanma umuduyla kornea nakli ameliyatı olmayı seçer. Hayatını değiştiren bu ameliyat Sydney’nin akıl sağlığı, kimlik ve algı gibi en temel olgularına meydan okuyan kabus gibi bir sürece dönüşür. Yaşadığı şey acaba hücresel hafıza olgusu mudur, yoksa hayal gücünün sınırlarını aşan çok daha kötü bir şey midir? “Sin City” ve “Fantastic Four” gibi hit filmlerin yıldız oyuncusu Jessica Alba, Sydney gibi zengin ve çok katmanlı bir karakteri üstlenmeyi oyuncu olarak gelişimi açısından benzersiz ve heyecan verici bir fırsat olarak gördüğünü belirtiyor:
“Sydney çok hazırlık gerektiren, meydan okuyan bir roldü” diyen aktris, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Gerçekten doğru gerilim-korku filmini arıyordum çünkü mevcut korku filmlerinin çoğu bol kanlı ve vahşi ama konudan yoksun. Oysa “The Eye/ Göz” çok klas, şık ve güzel yazılmış. Sydney de benzersiz ve çok ilginç bir karakter. Yaşadığı süreç, görüşünü geri kazanması ve sonrasında karşılaştığı her şey hakikaten çok ilgimi çekti”.
Lionsgate ve Paramount Vantage yapımı “The Eye / Göz”, Jo Jo Yuet-chun Hui, Oxide Pang ve Danny Pang’ın yazdığı, Çinli sinema ikilisi Danny Pang ve Oxide Pang’ın yönettiği, aynı adlı 2002 yapımı Asya korku filmine dayanıyor. O dönemde uluslararası bir hit olan film C/W Productions’ın dikkatini çekti ve Amerika’daki yapım hakları bu şirket tarafından satın alındı. “Güzel filmlerin özünde fiziksel ya da duygusal boyutta bir şeyi başarmaya çalışan karakterler vardır” diyen Paula Wagner, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Alba’nın canlandırdığı Sydney karakteri fiziksel engelinin üstesinden geliyor ve kornea naklinin ardından kim olduğunu ve dünyadaki yerini yeniden keşfetmesi, bununla gelen duygusal zorluklarla başa çıkmayı öğrenmesi gerektiğini anlıyor”.
Yönetici yapımcı Michael Paseornek ise şu yorumu getiriyor: “Asya yapımı orijinal film eleştirmenlerin olduğu gibi korku filmi sevenlerin de favorilerinden. Bu zekice gerilim filmini Jessica’yla -ki bir yılda ikinci filmimiz oldu bu- ve ayrıca çok seçkin ve yaratıcı sinemacı Paula Wager ve C/W’daki ekibiyle birlikte yeniden yaratmaktan mutluyuz. İnsanları yerinden zıplatacağından emin olduğumuz bu filmin başında yönetmenlerimiz Xavier ve David var”. C/W yapımcısı Don Granger senaryonun geliştirilmesinde senarist Sebastian Gutierrez’le yakın bir çalışma içine girdi. “Uluslararası düzeyde zaten başarı kazanmış bir filmi yeniden yorumlamak çok incelik gerektiriyor. Orijinal malzemeyi daha iyiye götürmeye çalışırken hikayenin bütünlüğünü korumak sürekli bir zorluğu beraberinde getiriyor”.
“The Eye / Göz”in lokomotifi doğaüstü öğeler ise de filmin konusu hücresel hafıza olarak bilinen gerçek bir bilimsel olguya dayanıyor. Yönetici yapımcı Darren Miller bu konuda, “Organ nakli geçiren insanların, organını aldıkları kişinin davranışlarını benimsedikleri bilinir” diyor.
Wagner da meslektaşının sözlerine şunları ekliyor: “Kişi, sigara içen bir kişinin organını aldığında birden bire sigara içme isteği duyar. Ya da tuhaf bir şekilde spora ilgi duymaya başladıktan sonra, organını aldığı kişinin spor meraklısı olduğunu öğrenebilir. Elbette, “The Eye/ Göz” kurgusal bir film ama bir gerçek hayat olgusunu alıp doğaüstüne taşıyor”.
Proje için yönetmen arayışı sırasında, yapımcılar Fransız ikili David Moreau ve Xavier Palud’ye teklif getirdiler. Moreau ve Palud, Fransız kırsalında görünmeyen güçler tarafından dehşete uğratılan genç bir çifti konu alan ve uluslararası başarı kazanan “Ils”i (“Them”) yazıp yönetmişlerdi. İkili, bu film sonrasında aldıkları teklifler içinde en beğendikleri korku projesinin “The Eye / Göz” olduğunu söylüyorlar. “Belirgin bir şekilde doğaüstü olmayan bir malzeme üzerinde çalışacak olmak hoşumuza gitti” diyor Moreau ve ekliyor: “Film, izleyicinin zihniyle oynamak, onlara gerçek olduğundan emin olamadıkları şeyler göstermek için harika fırsatlar sunuyordu”.
Moreau ve Palud, Sydney’nin akıl sağlığı konusundaki belirsizliği korumaya kararlıydılar. Sydney ameliyat sonrasında gördüğü karanlık ve dehşet verici şeylerin gerçek olduğuna ikna olmuş durumdadır ama doktoru ve ablası, onun psikolojik bir çöküş yaşadığını düşünmenin önüne geçemezler. Alba bu konuda, “Bu hikaye farklı bir şekilde korkutucu çünkü izleyici benim canlandırdığım karakterin gerçekten bir şeyler mi gördüğü yoksa aklını mı kaçırıyor olduğu konusunda asla emin olamıyorlar. Bu durumu yaşamak izleyicinin kendini gerçekten Sydney’nin yerine koymasını sağlıyor”.
“Görünmeyen bence her zaman daha korkunçtur” diyen Moreau, şöyle devam ediyor: “Tüm mesele göstermek ile göstermemek arasında doğru dengeyi bulmak ve izleyicinin hayal gücünü kullanmasına olanak tanımak”.
Fransız yönetmenler Alba’yla ilk tanıştıkları anı çok net biçimde hatırladıklarını söylüyorlar: “Odaya girdiğinde ikimiz de onun gözlerinden çok etkilendik” diyen Moreau, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Fiziksel olarak, tam Sydney’yi hayal ettiğimiz gibiydi”. Yönetmenler sette de Alba’nın yeteneğinden ve ne kadar hazır oluşundan çok etkilendiler. Moreau bu konuda da, “Sette her gün karakterine kendini verişiyle bizi şaşırttı. Bizimle hep aynı frekanstaydı”.
İzleyiciyi Sydney’nin hem kör hem de bir keman virtüözü olduğuna inandırmak gibi zor bir görevle karşı karşıya olan Alba çekimlerden dört ay önce hazırlanmaya başladı. Gülerek, “Filmi yapma sebebim, her ne kadar ilginç olsa da bir klasik müzik kemancısını oynamak değildi” diyen Alba’ya, Wagner şunları ekliyor: “Jessica Alba kendini rolüne veren ve sürecin sonuna kadar da bütünlüğü koruyan, yetenekli bir aktris. İşini ciddiye alan bir profesyonel. Karakterini incelik, zarafet ve gerçekçilikle oynuyor. Gerçekten çok etkileyici bir performans çıkardı”.
Senaryo gereği Sydney’nin birçok sahnede keman yeteneklerini sergilerken görünmesi gerekiyordu. Yönetmenler, Jessica’nın müzikal performans sergiliyor gibi yapması yerine, gerçekten çalmasında kararlıydılar. “İkinci `Fantastic Four’ filmini çekerken keman dersleri almaya başladım” diyen Alba, şöyle devam ediyor: “Sırf yay ve kemanın nasıl tutulduğunu öğrenmek için, ki bu aslında savaşın sadece yarısı, dört ay ders aldım. Filmde karmaşık klasik müzik parçaları çalıyorum. Bu yüzden nota basmayı da gerçekten öğrenmem gerekiyordu”.
Müzik altyapısına sahip olan ve piyano çalan Moreau, “Keman çalması en zor enstrümanlardan biridir. Her kemancı, iki gün bile çalışmaya ara verse, açığı kapatmak için aylarca çalışması gerektiğini söyleyecektir. Ne şanslıyız ki Jessica gerçekten iyi bir öğrenciydi”.
Alba için aynı ölçüdeki bir başka zorluk da kör bir kadını oynamaktı. Bir dönem New Mexico Körler Komisyonu’nda (NMCB) yaşadı ve sertifikalı bir yön bulma hocasının rehberliğinde eğitim aldı. NMCB’nin genel müdürü Greg Trapp, “Jessica görüşünü kaybetmiş herkesin geçtiği programdan geçti. Ekibimiz kör bir insanı inandırıcı bir şekilde canlandırabilecek özgüveni kazanması için kendisine yardımcı oldu. Körlük filmdeki karakterin çok önemli bir özelliğiydi” diyor.
Senaryodan ve Sydney Wells karakterinden etkilenen Trapp ve ekibi, Sydney’nin körlüğüyle ilgili pek çok ayrıntıya danışmanlık yaptılar ve aksesuar temin ettiler. Bunlar arasında yer alan Braille yazıcısı ve diktafon her körün evinde bulunan gereçlerdir. Trapp ile ekibi yapımın kör bir kadını dürüstçe portrelemesini takdir ettiler. Trapp bu konuda şunları söylüyor: “Sydney’nin hoşumuza giden yanı kendine yetebilen, başarılı, becerikli bir birey olması; kör olmanın dışında her yönüyle normal bir insan”.
Alba’ya özellikle ilham veren şeylerden biri çocukluğundan beri kör olan genç bir müzisyen kadınla geçirdiği zamandı. “Onunla beraber gezdim ve insanlarla etkileşimini, yolunu nasıl bulduğunu, caddede nasıl yürüdüğünü, çevresindeki nesneleri nasıl algıladığını ve etrafta nasıl rahatlıkla hareket ettiğini gözlemledim” diyen Alba, kör olmakla ilgili yanlış algılarını düzelttiğini itiraf ettikten sonra şunları söylüyor: “Çoğu insan, ben de dahil, kör olmanın gerçekte ne anlama geldiğini bilmiyor. Nasıl olduğuna dair kafamda bir sürü fikir vardı ama o kadın bunların hepsini pencereden fırlatıp attı. Gören insanlarla aynı ortamda varlığını sürdürüyor, onlarla iş konusunda rekabet ediyor ve onları anlıyor”.
“Sydney çok ama çok güçlü bir karakter. İzleyicinin filmde bunu görmesini ve hissetmesini istedik” diyor Moreau ve ekliyor: “Onu asla zayıf ve çaresiz olarak sunmak istemedik. Jessica, karakteri olabildiğince gerçek ve insani göstermek için özellikle çok çalıştı”.
Yapımcılar Sydney’nin görenlerin dünyasına geçişine yardım eden nörolog Dr. Paul Faulkner rolü için Alessandro Nivola’ya (“Face/Off”, “Laurel Canyon”, “Junebug”) teklif götürdüler. “Dr. Faulkner vakayla yakından ilgileniyor çünkü Sydney’nin durumu oldukça sıradışı” diyen Nivola, şöyle devam ediyor: “Bilme çok bağlı biri olduğu için işin içinde doğaüstü bir şeyler olduğu konusunda son derece kuşkucu bu yüzden, Sydney’nin yaşadığı şeyin psikolojik bir olgu olduğu ihtimalini kuvvetle destekliyor”.
Moreau ve Palud’nün ilk filmini çok beğenen Nivola, yönetmenlerin “The Eye / Göz”e kattıkları gerçekçilik karşısında heyecan duyduğunu şu sözlerle ifade ediyor: Birincil amacın izleyiciyi korkutmak olduğu bu tür filmlerde, korku öğesinin yanı sıra karakterler arasında gerçek bir ilişki yaratabilmek çok büyük bir artı”.
Moreau ise, “Alessandro’yu saatlerce övebiliriz” diyor ve ekliyor: “Jessica gibi Alessandro’nun da ilk aşkı senaryoydu. Tipik bir doktoru gerçekten orijinal ve zeki bir karaktere dönüştürmek için çok çalıştı. Role derinlik katan pek çok fikir buldu”.
Wagner ise “Alessandro normalde çok ciddi olan bir role harika bir çocuksuluk katıyor. Gerçekten karakterine büründüğünü hissediyorsunuz” diyor.
Alba gibi Nivola da haftalarca araştırma yaptı, nöroloji uzmanlığını ve mesleğin ayrıntılarını anlamaya çalıştı. Nivola şunları söylüyor: “Tartışma götürse de bir filmin araştırma dönemi her zaman araştırma sürecidir. Belirli bir alanda uzmanlığa sahip insanları canlandırma şansı, bana her zaman kendimi eğitme ya da başka türlü asla elde edemeyeceğim bir deneyim kazanma fırsatı olarak görünmüştür”.
Aktör sözlerini şöyle sürdürüyor: “Beni en büyüleyen şey, belirli bir rahatsızlığı olan kişilere ilk geldiklerinde uygulanan nöro-kavramsal testlerdi. Gerçekten egzotik, eksantrik ve tuhaflar. Doktorlar testlerin ne olduğunu açıklamak konusunda oldukça isteksizdiler çünkü bu gelecekteki insanlar için bu testleri toptan mahvedebilirdi”.
Sydney’nin destek için başvurduğu bir diğer kişi de ablası Helen’dı. Bu rolü Parker Posey (“Dazed&Confused”, “Best in Show”, “Superman Returns”) üstlendi. Helen, Sydney’nin çocukken kör olmasına neden olan kaza için kendini sorumlu tutmaktadır, bu yüzden de ameliyat öncesi ve sonrasında kardeşinin iyileşmesi için elinden geleni yapar. Parker Posey canlandırdığı karakter için şunları söylüyor: “Helen’da hüzünlü bir yan var. Tüm hayatını suçluluk duygusuyla yaşamış. Her zaman kardeşinin kaderini değiştirmek istemiş. Bu nihayet gerçekleştiğinde ise işler daha da kötüye gittiği için suçluluk duygusu daha da artıyor”.
“Parker, karakterinde çok başarılıydı” diyor Wagner ve ekliyor: “`The Eye / Göz’ gibi bir filmde, derinliği olan karakterler sunmak istersiniz ama perdede her zaman bunu yapacak zamanınız olmaz. Dolayısıyla filminizde Parker gibi bir oyuncunuzun olması her zaman büyük bir talihtir”.
Parker da sette Moreau ve Palud’den çok etkilendiğini ifade ediyor: “Tutkulu ve heyecanlılar. Pek çok Amerikan yönetmeni biraz tutukturlar. Ama Xavier ve David’in inanılmaz fikirleri var ve istediklerini elde ediyorlar. Onlara gerçekten saygı duyuyorum”.
“The Eye /Göz” Los Angeles ve Meksika’da geçse de, zamanı ve kaynakları en iyi şekilde kullanabilmek için yapıma Albuquerque-New Mexico’da başlandı. Kısa bir program ve çok yetenekli bir çekim ekibiyle (bunların arasında “Rocky” ve “Poltergeist” gibi hitlere imza atmış olan deneyimli yapım tasarımcısı James Spencer ve ASC’den görüntü yönetmeni Jeffrey Jur bulunuyordu), filmin çekimi terk edilmiş bir elektrik tesisinde ve on ayrı mekanda yapıldı. Eski Santa Fe tren yolu, Albuquerque merkezi, Albuquerque Ulusal Drag yolu ve Isleta Pueblo bunlardan sadece birkaçı. Yapımcılar bunun ardından Los Angeles’a geçerek, şehir merkezinde ve UCLA’in Royce Hall’u gibi yerlerde çekim yaptılar. Sydney’nin dairesini tasarlarken, kör bir insanın nasıl yaşadığını araştırmak, aynı zamanda yönetmenlerle korku ortamı yaratmak için işbirliği yapmak James Spencer için çok önemliydi. Kendisi bu konuda, “Ön yapım sırasında, her ikisi de kör olan Greg Trapp ve eşi, kör insanların nasıl normal bir yaşam sürdüklerini göstermek için bizlerden 15 kişiyi evlerinde yemeğe davet ettiler. Tıpkı sizin benim gibiler. Bu durum Sydney’nin dairesini tasarlamayı daha da ilginç kıldı çünkü çok ince farklılıklar yakalamak sonra da bunları korkunç kılmayı başarmak durumundaydım… Apartmandaki koridorları izleyicinin köşenin ötesini görmesine engel olacak kadar kıvrımlı yaptık. Bunun ardında yatan düşünce bilinmeyenin en az bilinen kadar hatta belki daha da fazla korkutucu olduğuydu”.
Sydney Wells’in görsel dünyasını yaratırken, bakış açısının ne olacağını belirlemek için Jeffrey Jur ve yönetmenler birlikte çalıştı. Jur ışıklandırma teknikleri ile çığır açan lens tasarımını birleştirerek, bir yandan izleyicinin başkarakterin gözünden görmesini sağlamayı, diğer yandan da filmin tonunu belirlemeyi başarırken, Sydney’yi sürekli bir karanlık içinde tuttu.
Moreau ve Palud’ye gerçek olmayanın görüntüsünü yaratmakta yardımcı olan isimler ise makyaj sanatçıları Matthew Mungle (“Beowulf”, “Spiderman 3”, “X-Men: The Last Stand”), Richard Redlefsen (“Indiana Jones and The Kingdom of The Crystal Skull”,”Pirates of The Caribbean: Dead Man’s Chest”, “Underworld”) ve Asylum Görsel Efektler ekibiydi (“Deja Vu”, “The Island”, “National Treasure”). Doğaüstü öğelerini yaratırken, hikayenin inceliğine bağlı kalmak ve kişinin akıl sağlığını sorgulama düşüncesiyle oynamak önemliydi. Bu gerçek makyaj efektleri ile post prodüksiyon aşamasında eklenen özel görsel efektlerin çok dengeli bir şekilde kullanılmasını gerektiriyordu. Yönetmenler Asylum ve Mungle’la çalışırken, efektlerin, karakterlerin dünyasını pekiştirmesini, öte yandan karakterlerin yaşadıkları zihinsel çalkantıları eksiltmemesini hedeflediler.
Büyük ölçüde görsel dünyayı ve bireysel algının gücünü işleyen bir filme son rötuşlar Marco Beltrami’nin (“3:10 To Yuma”, “Live Free or Die Hard”, “The Omen”) müziği ile üç Oscar® ödüllü Mike Minkler’ın (“Dreamgirls”, “Chicago”, “Black Hawk Down”) ses tasarımıydı. Beltrami’nin müziği karakterlerin zihinsel ve duygusal durumunu yansıtmak açısından son derece önemliydi. Yapımcı Michelle Manning bu konuda, “Sydney Wells’in ameliyattan önce dünyayı nasıl algıladığını düşündüğünüzde, bunun ses dünyası aracılığıyla olduğunu görüyorsunuz. Görme olmadığında, diğer duyuların bunu telafi etmesi gerekiyor dolayısıyla filmin akışı boyunca, müziği ve ses efektlerini ayarlayarak, izleyicinin dikkatini Sydney’nin duyduğu ama belki normal kulakların duyamayacağı ayrıntılara çekmek için aynı akustik keskinliği sağlamak önemliydi” diyor.
“The Eye / Göz”ün sinemalardaki gösterimi yaklaşırken, yapımcılar karakter ve hikaye anlatımına gösterilen özen sayesinde hem gerçek hem de gerçeküstü bir vizyonla birlikte, oldukça korkutucu anlar da yakaladıklarına inanıyorlar. Wagner’ın bu konudaki açıklaması şöyle: “Bence `The Eye / Göz’ etkili bir yapım oldu çünkü hem geleneksel korku türü sevenlere, hem de esaslı bir gerilim izlemeyi sevenlere hitap edecek öğeler barındırıyor. Sizi koltuğunuzda zıplatacak, gerçekten korkunç anlar gibi bir başka düzeyde de sinemadan ayrıldıktan sonra bile aklınızdan çıkmayacak unsurlar içeriyor çünkü filmin sonuna kadar neyin gerçek neyin gerçeküstü olduğundan emin olamıyorsunuz. Filmin bilimsel bir olguya dayandığını ve hepimizin başına gelebileceğini düşündüğünüzde tüyleriniz ürperiyor”.
Moreau ve Palud için, performanslardan müziğe, “The Eye / Göz”ün tüm öğeleri, bir bütün oluşturacak ve filmin nabız yükselten, izleyiciyi koltuğunun içine gömen final sahnesini hazırlayacak şekilde dikkatlice birleştirildi. Filmin son anları, çılgınlığın eşiğine gidip gelen bu genç kadının serüvenine anlam ve açıklama getiriyor. “Bana kalırsa insanlar filmin neye benzediği konusunda kafalarında bir fikirle bu filme gelecekler ama farklı bir şekilde etkilenmiş olarak çıkacaklar” diyor Alba ve ekliyor: “Bu film yüzeyde göründüğünden çok daha zengin. Umarım izleyiciler bu filmle beklediklerinden daha fazla bağ kurarlar”.